
Zevki Tahattur’un bu bölümünde Saadettin Ökten hocamızla, Yahya Kemal’in Üsküp şiirinden yola çıkıp Batı Balkanlara uzanan; Üsküp’ün taşköprüsünden Mostar’ın kemerine, oradan da Necati Dayı’nın perdeli tevhidine ve Hırka-i Şerif minaresinde poyrazla okunan ezanlara varan bir hatıra yolculuğuna çıkıyoruz.Bir köprü sadece iki yakayı değil, bir medeniyetin zaman içindeki izzetini taşır.Bir cami sadece bir ibadet mekânı değil, kaybolduğu zannedilen kimliğin hâlâ orada durduğunun işaretidir.Ve bazen küçük maaşıyla büyük bereket yaşayan bir “dayı”, bütün bu hikâyenin kalbinde durur.🕊️ Bu bölümde öne çıkanlar:🔸 Üsküp ve Rumeli’nin kalpte kalan izi: “Biz sende olmasak da sen bizdesin gene”🔸 Taşköprü, Mostar ve camiler: “Ben 500 sene dayanırım.” diyen bir medeniyetin imzası🔸 Balkan Harbi’nin ruhumuzda açtığı yaralar ve statüko denen haritanın nasıl dağıldığı🔸 Necati Dayı: Küçük imkânlarla büyük bereket yaşayan, perdeli tevhidin zarif sesi🔸 Rüya, intisap ve zikir meclisleri: Genç bir yüreğe geçen muhabbet ve dirayet🔸 “Bu da geçer yahu”: Amerika’dan İstanbul’a, insanı ayakta tutan o iç güç🔸 Ezan, köprü ve tarih üzerinden, “Biz nerede kaybettik, nerede hâlâ varız?” sorusuna bir bakışBu sohbet, sadece bir seyahat notu değil;kaybettiğini düşünen bir gönlün, köprüye, camiye, ezana bakınca “Ben hâlâ buradayım.” deyişinin hikâyesi.Gelin, Beraber Yürüyelim...