
Kur’ân-ı Azimüşşan’da: “Eğer gökte ve yerde Allâhü Tealâ’dan başka ilâhlar olsaydı, gök ve yer harap (viran) olurdu (bozulurdu)” (Enbiya s. 22) buyuruluyor. Cenâb-ı Allâh’ın ortağı yoktur, O’nun gayrisinde ilâhlar yoktur. Semanın ve yerin de harap olması, bozulması bahis konusu değildir. Kâinat ilâhi nizamlarla devam ederken gerçekleri (İlâhî Kitabın muhteviyatını) kendilerine uydurduklarını sananlar, fâni varlıklara “Tanrı” diyecek kadar ileri gidip egoist ve istismarcı olurlar. İşte bunlar küfre varmışlardır. Halık’ımız hiç bir şeye, hiç bir şey de O (c.c.)’a benzemez. Kur’an-ı Kerim’de: “O’nun (Allâh’ın) hiç bir benzeri yoktur” (Şura s. 11) buyuruluyor.
Bir kişi “Ben Allâh (c.c.)’u rüyada yani uykuda gördüm, işte Allâh (c.c.) öyledir veya böyledir” demiş bulunsa, kâfir olur. Cenâb-ı Allâh’ın va- adini, hayr-u affını, mükâfatini ve vaidini, âsiye ikabını, cezasını inkâr eden kâfir olur. Cenâb-ı Allâh dilerse afv eder, dilerse ikab eder. Bir kimse “Allâh (c.c.) şu şeyi bilmez veya şu şeye gücü yetmez” demiş olsa, kâfir olur. Kur’an-ı Azimüşşan’da: “Şüphesiz Allâh her şeyi bilicidir ve her şeye gücü yetendir” (Nahl s. 70) buyuruluyor. Bir kimse Allâhü Tealâ Hazretlerini lâyık olmayan şeylerle vasıflandırsa, yahut Allâh (c.c.)’un isimlerinden bir ismi yahut emirlerinden bir emri veya O (c.c.)’un vadini veya vaidini istihza etse, kâfir olur. Bir kişi, “Dünyada uyanık olduğum halde, Cenabı Allâh’ı açıktan meydanda gördüm, bana ağzından konuşup söyler” demiş olsa kâfir olur. Cenâb-ı Allâh’ın beden unsurları gibi organları, eli, ayağı var diyen ve böyle bir inançta bulunan kimse kâfir olur . İnsan Cenâb-ı Allâh’ın künhünü bilmekle mükellef ve memur değildir. Biz O (c.c.)’un râhmetinin eserlerini düşünmek, güzel isimlerini ve sıfatlarını bilmek, varlığını tasdik etmekle memuruz.
(Hüseyin Aşık, Elfaz-ı Küfür, s.49-50)